P A R F Ü M


Parfüm, doğal veya sentetik kokulu yağlar (hammadde), su ve alkolün belirli oranlarla karıştırılması ile elde edilen güzel kokulu sıvıdır. Bu karışımın oranları üzerinde değişiklikler yapılması suretiyle  genel olarak parfüm olarak adlandırdığımız sıvı, çeşitli hallere büründürülür. Bu oranlara göre de çeşitli isimler alır. Örneğin; Parfüm, Eau De Parfum, Eau De Toillet v.b. gibi. Kısacası piyasada birbirine benzer gördüğünüz tüm bu ürünler, parfüm dediğimiz  bu güzel kokulu sıvının yağ oranları birbirinden farklı hallerini ifade eder.

PARFÜM YAPIMINDA KULLANILAN HAMMADDELER

A ) Doğal Yağlar

Yaklaşık 200 çeşit bitkisel ve hayvansal kökenli yağ vardır. Doğal yağlar bitkisel yada hayvansal kökenli olmalarına göre iki kısma ayrılır;

1-Bitkisel Kökenli Doğal Yağlar       : 

Tamamen doğadaki bitki ve köklerden elde edilen, koyu kıvamı nedeniyle de “yağ” olarak adlandırılan ve çıkarıldığı bitkiye kokusunu veren maddelerdir. Bitkiler kendilerine has kokularını veren bu doğal yağları oluşturmak için salgı bezlerinden salgıladıkları 100e yakın farklı kimyasal maddeyi karıştırırlar. Bu yağ üretimi bitkinin yaşına, türüne, mevsime, ısı ve ışık durumuna göre fazla veya az olur.  Yağlar bitkinin yeşil kısımlarında oluşur. Ancak bitki olgunlaştıkça diğer kısımlarına da taşınırlar. Netice itibariyle oluşan bu yağa, o bitkinin ismi verilir. Örneğin; lavanta yağı, yasemin yağı, gül yağı gibi...  Parfüm yapımında kullanılan doğal yağlar kimi bitkide yaprak kısmından, kiminde kök kısmından çıkarılan yağlardır. Gül, yasemin, teber, nergis gibi bitkilerin parfüm yapımında kullanılan yağları, çiçeklerinden çıkarılırken; lavanta, nane, ıtır çiçeği gibi bitkilerin yaprak ve saplarından, armut, tarçın gibi bitkilerin kabuklarından, süsen, zencefil ve vetiver gibi bitkilerin ise köklerinden çıkarılır.

Bitkisel kökenli yağları elde etmenin iki yöntemi vardır;

Damıtma; Buharla damıtma, çok eski bir işlem olmakla birlikte, aslında 9.yy da Araplar tarafından bulunmuştur. Bu işlem bir imbiklemedir. Hammaddelerin damıtılması için fiziksel bir dizi işlemden geçmesi gerekir. Düzenlenmeli, karıştırılmalı ve fermantasyon ile demlenmelidir. Özü çıkarılacak bitki önce yıkanır, ardından da su içerisinde demlendirilir ve bu su içinde iken damıtılır. Burada asıl amaç buhar ile bitkilerin  uçucu bileşenlerini geri almaktır. Kaynama noktaları farklı olan su ve bitkiden oluşan karışım kaynatılır. Karışım kaynatıldığında önce kaynama noktası düşük olan buharlaşır. Bu buhar yoğunlaştırılıp tekrar sıvı elde edilir. Su ve esansın farklı yoğunlukta olmalarının doğal sonucu olarak, otomatikman birbirlerinden ayrılır. Damıtma işlemi de böylece gerçekleşmiş olur.
Uçucu Eritkenlerden Çekme İşlemi; Önce  ham maddeler bir aspiratör içinde hexane ve ethanol gibi uçucu eritkenler ile kimyasal işleme tabi tutulur. Sonra defalarca yıkanır, güzel koku dolu eritken damıtılarak konsantre hale getirilir. Uzun tahta bir yayıkta alkol içinde karıştırıldıktan sonra bir konsantre elde edilir. Çözülemeyen bitki özlerini ayırabilmek  için filtre edilip soğutulur. Son konsantre işleminden sonra saf bir esans elde edilir. Genelde bu şekilde buharın hidrolik hareketine engel olunduğundan damıtma ile elde edilen üründen daha kaliteli bir ürün elde edilir.
Sonuçta bir kilo gül yağı elde etmek için tam 2.000.000 adet (600 kilo) güle, bir kilo lavanta esansı elde etmek için ise  tam 180 kilo lavantaya ihtiyaç var.


                    BEAVER                                                   CİVET KEDİSİ                                           MİSK KARACASI


 
 


2- Hayvansal Kökenli Doğal Yağlar            :  Çeşitli hayvanlardan elde edilen güzel kokulu  doğal yağlardır. Örneğin gri amber, misk, castoreum, civet gibi...  Bu tür yağlar da parfüm endüstrisinde sıkça kullanılırlar.

       GRİ AMBER                        CASTOREUM

 
 


Hayvansal yağların elde edilmesi oldukça zahmetli bir çaba gerektirir. Gri amber, balinaların patolojik olarak bağırsaklarında gizli bulunan spermlerinden elde edilen bir parfüm hammaddesidir. Bunun için parfüm endüstrisi uzun süre balinaların izini sürer. Ancak yine de okyanus yüzeyinde yada sadece uzun kıyılarda hareketli olarak bulunabilen balinadan bu maddenin elde edilmesi çok uzun uğraşlar gerektirir. Balinanın püskürttüğü su toplanarak çeşitli işlemlerden geçirilir ve bu madde elde edilir ve genelde koku sabitleştiricisi olarak parfüm yapımında kullanılır. Amber, ispermeçet balinasının bağırsaklarında yuttuğu katı maddelerin etrafında oluşan maddedir. Bu maddenin elde edilmesi için de söz konusu hayvan avlanarak, bağırsakları çıkarılır. Castoreum, beaver hayvanının arka butları arasında bulunan salgı bezlerinden çıkarılan maddenin,  alkol ile demlenmesi ile elde edilir. Civet de yine özel bir tür olan civet kedisinin anüs bezinden elde edilir.  Misk, misk karacasının arka butları arasında bulunan yağ tabakasının damıtılması ile elde edilir. Misk denilince akla karaca gelse de kedi, öküz gibi diğer bazı hayvanlardan ve bazı amber tohumları gibi bitkisel kökenli doğal kaynaklardan da bu koku çıkarılmaktadır.


B ) SENTETİK YAĞLAR


Kısa tanımı, tamamen laboratuar ortamında oluşturulan kokulu yağlardır. Bu sentetik yağların üretiminde koku öykünme denilen bir teknik kullanılmaktadır. Doğal yağların hammaddesi olan bitkilerin kokularını ulaştırabildikleri alan, çeşitli tahlillerden geçirilir ve içeriğindeki kimyasallar belirlenir. Aynı kimyasallar bu sentetik maddelerin yapımında bitkinin içinde değil de laboratuar ortamında gerçekleştirilir. Sonuçta öykünülen bitkinin kokusu aynen yaratılmış olur. Koku öykünme haricinde tamamen laboratuar ortamında icat edilen sentetik yağlar da vardır. Bu yağlar da parfüm yapımında kimi zaman başlıca koku olarak kimi zaman da doğal veya sentetik kokulu yağlara yardımcı olarak kullanılır.
Bu organik sentetiklerin kullanımına 19. yüzyılın sonlarında başlanması ile parfüm kompozisyonlarında adeta devrim yaratıldı. Bir zamanlar bu yağların sağlığa zararlı olduğuna dair çeşitli söylemler bulunmasına rağmen; artık bilimsel olarak ta bu maddelerin sağlığa hiçbir zararı olmadığı kanıtlanmıştır. Günümüzde ise doğal yağlara oranla daha çok tercih edilmekteler. Çünkü;

*          Koku sektöründe sınırsız sayıda alternatifler yaratmayı mümkün kılmaktadır. Dünya üzerinde yaklaşık 200 adet bitkisel ve hayvansal kökenli doğal hammadde varken; 2000 – 3000  civarında sentetik hammadde vardır.
*          Zamanında bulunup kullanılmış ve sentetik taklitleri yapılmış ancak şuanda doğada bulunması mümkün olmayan doğal hammadde kaynaklarının kokularını hala yaşatmaktadırlar.
*          Leylak, zambak gibi direkt olarak kokularının çıkarılmasına direnç gösteren narin bitkilerin bile kokularını kopyalamayı mümkün kılar.
*          Maliyetleri doğal hammaddelere oranla oldukça düşüktür.
*          Ekolojik dengeyi bozacak denli arsız olan parfüm endüstrisinin gazabından tüm doğal çevreyi korumaktadır. Artık sentetik maddeler balinaların bağırsaklarındaki kokunun çıkarılması için avlanmalarına engel olduğu gibi, güzel koku üretimi için soyları tüketilen onca bitki çeşidinden sonra, elde kalan çeşitlerin soyunun devamını garanti etmektedir.
*          Bu sentetik maddelerin yapımı doğal hammaddelerle kıyaslanınca oldukça kolaydır. Bu günümüzde neredeyse tamamen sentetik hammaddelerden üretilen parfümlerin satış fiyatlarını da düşürmekte ve parfüm artık her türlü gelir seviyesine hitap edebilmekte. 
*          Kısıtlı kaynağı olan doğal hammaddelere oranla, sentetik hammaddelerin  tüm dünyadaki ihtiyacı karşılayabilecek denli zengin bir kaynağı var.
*          Doğal hammaddelerde yakalanması zor bir kalite istikrarını garanti ederler.
*          Doğal olmalarına rağmen kimi bünyelerde alerji yapabilen doğal hammaddelere göre sentetik ürünler tamamen anti-alerjiktirler.
Kısacası tüm yönleri nedeni ile sentetik yağlar günümüzde üretilen tüm parfümlerin vazgeçilemez hammaddeleridir. Günümüzde orijinal parfümlerde de büyük oranda sentetik hammadde kullanımı artmıştır. Teknolojideki gelişmelere bakılırsa, gelecekte de zengin içerikli, baş döndürücü parfüm kompozisyonlarında da yerlerini koruyacaklardır.

C ) SU


Suyun parfüm yapımında kullanılmasının iki ana nedeni vardır; yine parfüm hammaddelerinden olan alkolün derecesini düşürmek ve de doğal yağların sahip oldukları kokuların etrafı sarmasına yardımcı olmak. Parfüm yapımında kullanılan alkol 80 derece olmalıdır. İşte alkolü bu istenilen dereceye düşürmek için alkole su katıştırılır.  Karışımda yerini alan su distilize edilmiş saf su  olmalıdır.  Distilize edilmiş su şu şekilde elde edilir; doğal yapısında çeşitli kimyasallar ve iyonlar bulunan su, kaynatılır. Oluşan buhar yoğunlaştırılarak diğer bir yere alınır. İnorganik kimyasallar buharlaşmadığından;  yoğunlaştırılmış buhardan tekrar elde edilen su, tuz içermez. Tuz içermediği için de parfüm içeriğinde kullanılan yağların özünde bir değişikliğe sebep olmaz. Su tamamen kokusuz bir madde olduğu için doğal yağların kokusunu herhangi bir değişikliğe uğratmaz. Karışımında suyun oranı düşük olmakla birlikte en önemli faydası su moleküllerinin buharlaşması esnasında parfümün nüfuz  ettiği yüzeydeki koku taneciklerini de buharıyla birlikte kaldırarak havaya karışmasını ve böylece kokunun etrafa yayılmasın sağlar.

D ) ALKOL
Pancar, patates nişastası, incir gibi bazı bitkilerin  şekere dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan glikoz çözeltilerinin mayalaşmış özlerinin damıtılmasıyla elde edilen, uçucu bir sıvıdır. Bu sıvının aynı zamanda yoğun kıvama sahip doğal yağları inceltme ve kokularının kalıcılığını arttırma gibi bir özelliği de vardır ki bu nedenle de parfüm yapımında kullanılır. Bu şekilde tenimize veya kıyafetimize sürdüğümüzde kokulu yağların tenimizde yağlanma yapması ve boyaması da engellenmiş olur. Ancak parfüm yapımında kullanılan alkolün niteliksel olarak iyi bir kaliteye sahip ve olabildiğince kokusuz olması gerekir.
E ) FİKSATİVE (FİKSATÖR)
Güzel kokulu yağların koku moleküllerini emerek bir arada tutulmasını, bu koku bileşenlerinin buharlaşma oranlarının düzenlenmesini ve bunun sonucu olarak daha uzun sürede buharlaşmalarını sağlar. Fiksative kullanılarak yapılan parfüm; koku molekülleri daha uzun zamanda buharlaşacağı için daha uzun süren bir kalıcılığa sahip olur.
Fiksative olarak kullanılan çeşitli hammaddeler vardır; gri ambar, civet, misk v.b. gibi...
Yukarıda saydığımız tüm bu hammaddeler çeşitli oranlarda bir araya getirilerek çiçek, yaprak yada kök notaları ile beslenen evrensel dilimiz olan büyüleyici parfümler meydana getirilir. Şunu da unutmamak gerekir ki; kaliteli bir parfüm yaklaşık olarak 600 kadar maddenin bir araya getirilmesi ile oluşur. Peki parfümler nasıl yaratılır?
PARFÜMÜN YARATILMASI
Farklı maddelerin birbirinden farklı kokularının bir araya getirilip o esiri olduğumuz parfüm kokularına dönüşmesi tam bir uzmanlık, yetenek ve zevk işidir. İşte tüm bu özelliklerin hepsine birden sahip olma şansına sahip kişilere parfüm sektöründe kısaca “burun” deniyor. Ancak yaptıkları iş düşünülünce biz onlara sanatçı demenin daha doğru olacağı kanısındayız.
Tüm dünyada sayıları 50 yi geçmeyen “burun” diye tabir olunan bu kişiler parfüm sektörünün ana beyni. İşte bu nedenle de çok önemliler. Bu önemi bilen ve bu konuda dünya çapında ihtiyaçları daha rahat karşılayabilmeyi amaçlayan Grasse Parfümcülük Enstitüsü de Grasse ‘ta “burun” olma eğitimi veren bir okul açtı. Eğitime bu sene başlayan okul, toplamda 9 aylık bir eğitim veriyor. 9 ayın sonunda da en az 500 farklı kokunun öğrencilerin hafızasına  kaydedilmesi amaçlanıyor. Tabi bunun için doğuştan bir yeteneğe de sahip olmak gerekiyor. Aslında bu hedeflenen bu 500 kokuyu hafızada tutabilmek; sadece ilk adım.  İyi bir “burun” olabilmek için en az 6 yıllık bir çalışma, çıraklık dönemi ve bu 6 yılın sonunda da en az 4000 kokuyu tanıyabiliyor olmak gerekiyor.  6 öğretmen, 6 “burun” un eğitim verdiği okulda  aynı zamanda doğal ve sentetik hammaddelerin kullanılması, hammadelerden nasıl bir sentez oluşturulacağı, parfüm yaratma teknikleri ile ilgili de eğitim veriliyor. Tabi ki bu okula girebilmek için de doğuştan bir yeteneğe sahip olmak şart. Şu an dalında ilk olan bu uluslararası okulda sadece 7 öğrenci bulunuyor.
Her parfümün yaratımı önce “Burun” ların beyninde başlıyor. Dünyada sayıları 50 yi bile geçmeyen bu sanatçılar, 100.000 farklı kokuyu algılayabilen, en az 4.000 kokuyu hafızasında tutabilen, kafalarında farklı koku bileşimleri tasarlayabilen kişilerdir.
Yeni bir parfümün yaratılmasına önce somut bir amaç belirlenerek başlanıyor. Mesela çalışan kadın bir somut amaç olarak belirlenmiş ise; bu kadının uzun çalışma saatleri ve kendine ayırabilecek fazla vakti olmaması gibi etkenler göz önünde bulunduruluyor. Bu kadının günün başında süreceği parfümün onu gün sonuna kadar idare etmesi, vereceği ferahlık hissi ile bu kadının gün boyu kendisini zinde hissetmesini sağlaması, kendisini ve etrafındakileri rahatsız etmeyecek denli hafif ama gün boyunca hissedilebilecek denli de ağır bir koku olması v.b. gibileri amaçlanıyor. Ve işte bu somut amaçlara götürecek en optimal kokular düşünülüp, belli oranlarda karıştırılmalarının tasarımı da bu sanatçılarca gerçekleştiriliyor. Sanatçı önce beyninde parfümün kurgusunu tasarlayıp; sonra aylar ve hatta belki yıllarca laboratuarında çalışmalar yaparak beynindeki tasarımı bir gerçekliğe dönüştürüyor.
En basit halde şöyle örnekleyebiliriz; diyelim “parfüm sanatçısı” yasemin, misk, gül karışımı bir parfüm yaratmayı tasarlamış olsun. Sadece bu maddelerin karıştırılması ile parfüm yaratılmış olmuyor. Öyle olsa idi şu hacı esansı satan dükkanları bilirsiniz. Bizler de gidip oradan yasemin, misk ve gül yağı alıp karıştırabilirdik ve sonuçta  bir parfüm yaratmış olurduk.  Ama her işin olduğu gibi bu işin de kendine has incelikleri var. Ve her şeyden önce parfüm yaratmak tam bir yetenek ve ustalık işi. Bu “parfüm sanatçıları”nın tüm dünyada 50 kişiden fazla olmadığını söylemiştik. Eğer basit bir iş olsaydı, bu sayı çok daha kabarık olurdu herhalde.   Neyse örneğimize devam edelim. Yasemin, misk, gül karışımı bir parfüm yaratmayı tasarlayan sanatçı, laboratuar ortamına giriyor. Günlerce bu maddeleri çeşitli oranlarda karıştırıp; farklı karışımlarda elde ettiği neticeleri test ediyor ve sonuçları not ediyor. Aklınıza gelebilecek tüm ihtimalleri deneyip; test ediyor. Neticede kafasındaki tasarıma en yakın sonucu elde edebildiği karışım, tasarısının somutlaşmış hali olmuş oluyor.

Ardından hangi hammaddeleri kullanacağına karar veriyor. Bugün bir tek gül bitkisinin bile  parfüm sektörü anlamında yüzlerce çeşidi vardır. Her coğrafyada, her iklimde gül bitkisi kendi içinde farklı kokular üretmektedir. Çünkü daha önceki bölümde bahsettiğimiz üzere sadece gül bitkisinin değil; tüm bitkilerin ürettikleri kokunun miktarı ve niteliği o bitkinin yaşına, türüne, mevsime, ısı ve ışık durumuna göre değişmektedir. Sadece Türkiye’de 13 ayrı bölgede gül yağı üretimi yapılmakta ve her bölgeye ait gül yağının kokusu birbirinden farklılıklar göstermektedir.  Türkiye’de üretilen bu gül yağlarından en ünlü ve parfüm sektöründe en rağbet göreni de Isparta bölgesinin gül yağıdır. Bizler onu Isparta gülü olarak bilsek de;  onun bilimsel adı Rose Damescana dır. Bu farklılıklar uzman olmayan normal bir kişi tarafından anlaşılamaz bile. Ama parfüm yaratımında çok önemlidir. Örneğimize geri dönecek olursak; parfüm sanatçısı formülasyonundaki yaseminin dünya üzerinde hangi coğrafyada yetişen yasemin olacağına, miskinin hangi yörede yaşamış hangi hayvandan elde edilmiş misk olacağına, gülünün hangi çeşit gül olacağına, hangi sentetik katkı maddesini kullanacağına, bu sentetik hammaddeleri ne oranda kullanacağına karar verir. Parfümünün hangi hammaddelerin hangi çeşitlerinden yapılacağına karar verdikten sonra parfümün yaratılma aşaması tamamlanmış olur.

Burada daha iyi anlaşılması için sadece 3 hammaddeden oluşan bir parfüm yaratıldığını varsaydık. Ama buraya kadar ki öğrendiklerimizden biliyoruz ki; parfüm çok fazla sayıda maddeden oluşuyor. Siz bu örneğimizi kullanılan madde sayısının 300 olduğu haldeki durumuna uyarlayın. Gördüğünüz gibi çok ama çok uzun, zahmetli bir süreç bu.

Parfüm sanatçısı bir parfüm için aylarını vermekte hatta zaman zaman kullanacağı hammaddelere daha sağlıklı karar verebilmek için bizzat hammaddelerin yetiştiği ülkelere gidip; yerinde de araştırma yapmaktadır.

Parfüm sanatçıları bu parfümü kendi hesaplarına yaratmazlar. Genellikle büyük, ünlü, dünya çapında kendini kanıtlamış ve bir Pazar payı oluşturmuş firmalar için çalışırlar. Ya böyle ünlü bir firma başvurur sanatçıya ve “bana şu şu özellikte bir parfüm yarat” der; yada sanatçı yarattığı parfümü çeşitli büyük firmalara sunar. Beğenen bu formülasyonu sanatçıdan bedeli mukabilinde satın alır. Bunun çok anlaşılır sebepleri vardır. Bir parfümü dünya tüketicilerinin alımına sunabilmek için ciddi sermayelere ihtiyaç vardır. Bu ciddi sermayeleri yine dünyaya hitap eden ve dünyada satış yaptığı için de büyük gelirlere sahip olan firmalar karşılayabilir ancak.  Bunun da ötesinde sermaye karşılanabilir olsa bile, bu ürünün dünya çapında satılabilmesi için tüketicileri bu ürüne yönlendirmek gerekecektir. Bir ürünü üretip, raflara sürmek ticarette işin sadece yarısıdır. Asıl önemli olan ikinci yarısı ise o raflarda duran ürünün tüketicilerin alışveriş sepetlerine girmesini sağlayabilmektir.  Bazı ürünlerde yıllarca mücadele verip de piyasada adınıza bir güven, bir marka oluşturamamışsanız; üretime harcadığınız sermaye kadar da reklama verseniz; istediğiniz sonucu elde edemezsiniz. Parfüm de böyle bir üründür işte. Bugün parfüm giyim sektörü ile kaynaşmış, kozmetik sektörünün ana parçası olmuş ve moda ile bir bütün haline gelmiştir. “Parfüm sanatçısı” ndan devam edecek olursak; bu kişi kendi yarattığı parfüme ciddi sermayeler yatırıp piyasaya sürse de o parfümü ile dünya çapında bir ün yakalayamaz ve dolayısıyla büyük satış rakamlarına da ulaşamaz. Çünkü aynı zamanda etek, pantolon, yüz temizleme kremi yada fondöten satmamaktadır.


İşte bu nedenle bugün parfüm sektöründe tüm dünya çapında liderliği elinde tutan sektörünün modasını belirleyen giyim ve kozmetik devleridir. Sadece parfüm üreten firmalar da vardır elbette. Ama bugün sadece parfümleri ile dünya devi haline gelebilmiş olan firmalar, parfüm işine taa parfümün  var olduğu günlerden beri emek vermiş olanlardır.


İşte böyle bir firma “parfüm sanatçısı” ndan yarattığı parfümün formülünü satın alır. Ardından da şişe tasarımlarına başlar. Bu da ayrı bir uzmanlık ve sanat dalıdır diyebiliriz. Her parfümün temsil ettiği felsefeye, hayat tarzına uygun cazibeli şişeleri vardır. Bu şişeleri de yine konusunda uzman kişiler tasarlar. Sonra bu şişenin imalatına başlanır.  Bu imalat ta bu konuda uzmanlaşmış firmalarca yapılır. Ardından formülü alan firma, hammaddeleri temin edebileceği kuruluşlar içinden seçim yapar. Bugün dünya üzerinde sadece parfüm hammaddesi yapımı ile uğraşan kuruluş sayısı da çoktur.  Yine aralarında çok başarılı olanlar olduğu gibi yeterince iyi olmadığı için sadece küçük tüketiciye hitap etmekle yetinmek zorunda kalanlar da vardır.  Bunu da şöyle düşünün. Bugün oturduğunuz mahallenin pastanesinde de kazandibi yiyebilirsiniz, ana caddedeki Türkiye’ce tanınmış x pastanesinin şubesinden de kazandibi yiyebilirsiniz. Ama tüm Türkiye’de ün yapacak denli yarattığı tatlarda başarılı ve ana caddedeki yüksek dükkan kiralarını karşılayabilecek denli  yaratıcılığından çok para kazanabilen pastanenin kazandibi muhakkak ki farklı olacaktır. İşte burada olduğu gibi elindeki formülün hammaddeleri için üretici arayan firma da üretimini yaptığı hammaddelerin başarılarıyla ün yapmış üreticilerden birini tercih edecektir ki bu da maliyeti arttıran bir unsurdur.  Yine bir kimya fabrikası ile de anlaşarak parfümünün dolumunu orada yaptırır. Sonuçta bu kadar aşama kat edildikten sonra üzerine bir de markasını basan bu firma dünyanın her yerine ürürünün dağıtımını yapar.  Marketlerimizdeki yerini alan parfüm çoğu kez belki de kokusundan ziyade üzerindeki marka ile beğendirir kendisini bizlere.

Ardından da formülünü alıp, üretimi yaptırtan bu firma çeşitli pazarlama firmaları ile çalışarak üretimini yaptığı parfümünün  Türkiye’de, Afrika’da, Asya’da marketlerdeki rafları doldurmasını sağlar.

İşte bunca yoğun ve zahmetli çaba; bazen kendimizi masum, bazen vahşi, bazen çekici, bazen sportif, bazen ise duygusal hissetmemizi sağlayan ama her zaman üzerimizdeki inkar edilemez gücü ile bizi esir alan parfüm için sarf ediliyor.


Şimdi ilerleyen satırlarda maliyetlerle ilgili yapacağımız açıklamanın daha net anlaşılabilmesi için orijinal parfümün yatak odalarımızdaki konsolun üstündeki yerini alana dek neler yaptığını kısaca bir daha gözden geçirelim.  Yıllarını, yeteneğini, aklını kendisine adayan parfüm sanatçısını doyurdu önce. Ardından içeriğinde kullanılan doğal yağların yapılabilmesi için Isparta’da gül toplayan Fadime Hanımı, Çin’de, Hindistan yada Arabistan’da o narin yaseminleri dallarından koparan işçileri, Sumatra Adalarının kıyı sularında, uzun Amerika kıyılarında, Çin, Japonya yada Brezilya sularında ispermeçet balinalarını avlayan denizcileri, avlanan balinanın bağırsaklarından o amber denen her parfümün baş tacını çıkaranları, laboratuarlarda aylarını vererek sentetik hammaddeleri keşfeden kimyagerleri doyurdu sonra.  Daha sonra dünya çapında ürettikleri bitkisel kökenli doğal yağ hammaddeleri pek çok ünlü parfümde kullanılan bir Fransa’nın Grasse şehrindeki Laboratoire Monique Rémy yada bir Almanya’daki Haarmann & Reimer S.A. - Créations Aromatiques firmasına; ürettikleri hayvansal kökenli doğal yağlarla dünyaya hizmet eden  Grasse’daki Biolandes Parfumerie firmasına yada organik sentetik yağlar üreten yine Grasse’daki Courrin Jean & Fils S.A. ‘ya kazandırdı.  Ardından parfüm yapımında kullanılan teçhizat ve paketleme sistemlerini üreten yine Grasse’daki örneğin bir Tournaire firmasına, şişesinin tasarımını yapan ekibe, şişesinin üretimini gerçekleştiren cam fabrikasına, dolumunu yapan kimya fabrikasına kazandırdı. Tüm dünyaya pazarlamasını yapan şirkete, herkes için cazip hale gelmesini sağlayan reklam ajansına, doğum yerinden evlerimize getiren gemilere ve tırlara, tüm bunlardan sonra bu organizasyonu kurup; üzerine bastığı markası ile tüm dünyaca kimlik kazanmasına sebep olan sahibi firmaya da kazandırdı.

Tüm bunları sayarken yoruluyor insan. Bir de pahalı bulup yanına yanaşmaya korktuğumuz ve bu nedenle de lüks ihtiyaç olarak görüp de; çoğu kez alışveriş listelerimizin hep ertelenen o son satırlarına attığımız parfümü düşünün. Bu maraton daha ince bir bakış açısı ile sayfalarca uzayıp gider aslında. Tüm bunlardan sonra orijinal parfümlerin fiyatlarını yerinde görmek gerek bizce.
Tamam yerinde ve haklı bir fiyatlandırma diye gördük diyelim. Peki gerçekten en büyük ebadı en fazla 4-5 ay idare etmemize ancak yeten bu parfüme sahip olabilmek için yüz dolarlarla ifade edilen rakamlara hangimizin bütçesi müsaade eder.  Dövizin Türk Lirası karşısında Karadeniz’deki hırçın dalgalar gibi dalgalanıp durduğu ve sonunda muhakkak Türk Lirasını ezen bir ülkede, neredeyse devletin başkanı konağında otururken öksürünce altüst olan borsası ve para piyasalarını düzeltmek için kendi kaynaklarını yettiremeyip dışarıdan borç alan, emekçiye hakkını, çalışana maaşını ödemekte zorlanan bir ülkede yaşayan biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından %99 unun bütçesi müsaade etmez. Bu durumdan ne parfümü suçlamanın nede onu yaratanlara çamur atmanın bir anlamı yok. Sadece Türkiye’de böyle olduğunu düşünmeyin. Dünyanın her yöresinde parfüm lüks bir ihtiyaç olarak görülmekten kurtulamadı. Yine de üzerimizdeki etkilerini düşününce ona verilen para az bile. 
Hatırlayın çok değil bundan 7-8 yıl kadar önce kimilerimiz parfüm ihtiyacımızı karşılamak için yurtdışından getirtmenin yollarını arardı. Bütçesi bu yolları aramaya hacet bile vermeyenlerimiz ise zaten biline geldiği üzere limon kolonyasına, gül suyuna koştu. Hani şu bir tıraş losyonu reklamının “siz pilaki misiniz ki limon sıkıyorsunuz kendinize” dediği gibi, kendini tabiri caiz ise pilaki zannetmek istemeyen gençlerimiz ise asıl amacı koku vermek değil de sadece ter kokularını önlemek olan deodoranta koştu güzel kokabilmek için. Ya sonra?


Açık Parfüm girdi hayatımıza. Artık parfüm kullanmanın zevkine varmayacak kişi, bütçe kalmadı. Şöyle bir düşünüldüğünde aslında komik denilebilecek paralara parfümün dibine vurabilir olduk. İnsan olmamız nedeniyle doğuştan sahip olduğumuz bir hak bizce parfüm kullanmak. İşte hepimiz artık bu hakka sahibiz Açık Parfüm sayesinde.    İyi de bunca yıl yurtdışının, kolonyanın, deodorantın yollarını niye gözletti bizlere? Değişen ne oldu da bu duruma geldik?


"Işıkları söndürdüğümüz zaman, dünyanın en güzel kadınına ne olur ?
Onun gözlerini, makyajını, saçlarını göremezsiniz.
Geriye ne kalır ?
                                                   Onun dişiliği ve 
                                                                            parfümü..."